İnsanlar yüzyıllarca pigmentli bir yeşil üretmek için uğraştılar. Antik Mısır’da yeşil rejenerasyon ve yeniden doğmanın sembolüydü. Mezardaki duvarları boyamak için malakit kullanmayı denediler fakat hem pahalıydı hem de zamanla siyaha dönüyordu. Antik Romalılar bakır tepsileri şaraba sokup bakır pası elde ederek buna bir çare buldular. Günümüzde bu rengi metal çatılarda, eski paralarda ya da heykellerde görebilirsiniz. Antik Romalılar bu rengi mozaiklerde, duvar resimlerinde ve vitray yapımlarında kullandılar. Bu ilkel ton aynı zamanda Orta Çağ din adamları tarafından el yazmalarını renklendirmek için de kullanıldı.

Rönesans Yeşili

Orta Çağ’da giyilen kıyafetin rengi o kişinin sosyal statüsüne ve mesleğine işaret ediyordu. Kırmızı soylular tarafından, kahverengi ve gri köylüler tarafından giyiliyordu. Mesela Jan Van Eyck’in “Arnolfini’nin Evlenmesi” adlı portresindeki gelin, statüsünü ve ailesinin zenginliğini belirten açık yeşil bir elbise giyiyor.

Bu dönemde doğal materyallerden -bitkiler gibi- daha fazla yeşil pigmentler üretildi fakat renkleri zamanla soldu. Rönesans’ın ilk zamanlarındaki Duccio di Buoninsegna gibi ressamlar eğer yüzleri yeşil astarla boyarlarsa ve üstüne pembe eklerlerse oluşan rengin yüzde daha gerçekçi durduğunu fark ettiler. Fakat yüzyıllar geçtikçe pembe de soldu ve yüzler “yeşil-sarılık” hastalığındaki yüz rengine döndü.

Daha fazla bilgi: www.sanatlaart.com