Geçmişte, dilin belirli bölgelerinin tatları algılamak için özel olduğu fikri yaygındı. Bu 'dil haritası' teorisi, tatlı, ekşi, tuzlu ve acı gibi tatların dilin farklı bölgelerinde hissedildiğini öne sürüyordu. Ancak bu teori zamanla çürütüldü. 20. yüzyılın başlarında Alman bilim insanı David Hanig, dilin bazı kısımlarının tatlara daha duyarlı olduğunu fark etti. Ancak, Amerikalı psikolog Edwin Boring'in yanlış yorumladığı bu bulgular, dilin her bölümünün yalnızca bir tada duyarlı olduğunu gösteren bir diyagram oluşturmasına yol açtı.

Gerçekte, tat tomurcukları dilin ve ağzın diğer bölümlerine dağılmış durumdadır ve bulundukları yerden bağımsız olarak çeşitli tatlara tepki verirler. Yani, herhangi bir tat, ağzın herhangi bir yerindeki tat tomurcukları tarafından algılanabilir. Modern araştırmalar, tat algısının, tat tomurcuklarından gelen sinyallerin beynin yorumlaması gibi birçok faktörü içeren karmaşık bir süreç olduğunu göstermiştir. Bu anlayış, 'dil haritası' kavramının bir efsane olduğunu ve tat algısının daha bütünleşik bir deneyim olduğunu açıklığa kavuşturmuştur.

Daha fazla bilgi: www.science-et-vie.com