Kelime mânâsı itibariyle tasavvuf, insanın Allah’ın birliğinin zevkini bütün benliğinde hissederek kendi iç âleminin derinliklerine ve dış âlemin sırlarına ermek için tâkip ettiği düşünce biçimi, öğreti ve metodlar sisteminin bütünü diyebiliriz.

Allah'a, yaratıcıya yahut kişinin inandığı dinî dayanağa giden yollar türlü türlüdür ve yaratılmışların nefesi miktarıncadır öğretisinden hareketle, herkes, her canlı kendi yolunu, kendi manevi dünyasını kendi kabiliyetince keşfetmektedir. Bu sebeple genel mânâsı itibariyle kişiyi manevi ve ahlaki olarak eğitmeyi hedefleyen, dünya hayatının geçiciliğini gösterdiği kadar, Allah'ın her mahlukata hizmet için sunduğu tabiat güzelliklerini insana göstermeye çalışan tasavvuf sistemi de, kendi içerisinde kollara ayrılmaktadır.

En yaygın ve köklü hâlinin İslâm dininde olmasıyla birlikte Hristiyanlık, Yahudilik ve diğer dinlerde de tasavvufa dayanan öğreti metodları bulunmaktadır.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Yunus Emre, İbnü'l-Arabî, Hacı Bektaş-ı Veli ve Abdülkâdir Geylânî akla ilk gelen tasavvuf büyüklerindendir.

Daha fazla bilgi: islamansiklopedisi.org.tr