Sati ritüeli, dul kalan kadınların kocasıyla birlikte yakıldığı bir Hint geleneğidir. Sanskrit kökenli bir kelime olan sati; dürüst, erdemli, iffetli, sadık kadın anlamına gelmektedir. Geleneksel Hint kültürüne ve Hinduizm inancına göre dul kadın; uğursuzluk, fakirlik, kötü şans getirmektedir ve günahkârdır. Dul kaldıktan sonra uğursuzluk, kötülük, günahkârlık sembolü hâline gelen kadının, kendini reddetme (manastıra kapanma, dünyadan soyutlanma) ya da sati geleneğine uyarak ölen kocasıyla beraber canlı canlı yanmaktan başka seçeneği yoktur. Ölen kocasıyla beraber yakılma tercihinde bulunmayan kadın, bir daha evlenemez. Kalan ömrünü, her türlü zevk veren şeyden uzak durarak, münzevi, sefil bir hayat sürerek geçirir.

MS 400'lere kadar dayanan bir insan hakları ihlâli olan sati geleneğini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerde bulunanlar olmuştur. Bu faaliyetler ilk defa Hindistan'a uzun süre hâkim olan Türkler tarafından başlatılmıştır. Hindistan'ın, İngiliz egemenliğine girdiği dönemlerde, 1826 yılında Doğu Hindistan Şirketinin yönetiminde olan bölgede sati uygulaması yasaklandı ve 1856'da dul kadınların evlenebilmesine imkân sağlayan bir kanun çıkarıldı. 1861'de ise tüm Hindistan'da sati uygulaması yasaklandı. Hindistan 1947'de bağımsız olduktan sonra sati uygulamasını yasa dışı olarak kabul etti. Hindistan'ın ruhani lideri ve insan hakları savunucusu Mahatma Gandi de sati geleneğini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerde bulunmuştur.

Daha fazla bilgi: tr.wikipedia.org