Diyojen'in hayatı, sefalet içinde başlayan bir hayat değildi. Babası Hicesias kuyumcu ve sarraftı, fakat Atina'ya sürgün edildikten sonra yaşantısı tamamen değişti. Büyük zorluklarla karşı karşıya kalan Diyojen'in, farelerin yediklerini yiyemediği için onları kıskandığı söylenmektedir. İşte felsefeye olan ilgisinin çıkış noktası, bu zorlu hayat koşulları diyebiliriz.

Bilgelik öğrenmek için Antisthenes'in öğrencisi olduktan sonra hayata bakışı farklılaştı. Sokrates'ten ders almış olan Antisthenes'in Diyojen'e aktardığı öğretinin temelinde, kişinin kendine egemen olmasının, diğer insanlara ve tutkulara bağımlılığı terk ederek yaşamasının gerçek erdem olduğu düşüncesi yatmaktadır. Diyojen'in varlıksız, yalnız, sade ve "doğaya uygun" hayatı da bu öğretinin bir sonucudur. Rivayete göre sadece bir fıçısı ve tası olan Diyojen, çeşmede avuçlarıyla su içen bir çocuğu görünce sahip olduğu tasın da fazlalık olduğunu düşünerek onu atmıştır. Tüm gelenekleri, yapaylıkları, kaosu terk ederek asıl erdeme ulaşılacağını, varlık içinde bir hayatın mutluluk getirmediğini, en kötü koşullarda bile hür ve mutlu olunabileceğini kabul etmek, Diyojen'in felsefesini oluşturdu.

Aristoteles'in öğrencisi ve felsefeye meraklı Büyük İskender, Diyojen'in yanına giderek ondan bir isteği olup olmadığını sormuştur. Aldığı cevap ise Diyojen'in felsefesine son derece yakışır bir cevaptır: "Gölge etme başka ihsan istemem. Benden bana veremeyeceğin şeyi esirgeme." Demiştir.

Daha fazla bilgi: wannart.com