1943 yılında diğer pek çok Viyana’lı Yahudi gibi Frankl, karısı, babası, annesi ve kardeşi ile birlikte Nazi SS Subayları’nca tutuklanarak ölüm kampları olarak anılan toplama kamplarına nakledilirler. Frankl’ın adeta yeniden doğuşunu hazırlayan; kişisel hayatının yanında akademik hayatını da derinden etkileyen en önemli olay işte bu toplama kampı deneyimidir. Her an gaz odalarına gönderilme korkusuyla yaşayan Frankl, ancak 1946 yılında hürriyetine kavuşabilir. Fakat kız kardeşi dışında tüm ailesi gaz odalarında can vermiştir. Bu acı gerçeği üç yıl boyunca ailesine kavuşabilme umuduyla yaşayan Frankl, 1946’da, Viyana’ya döndüğünde öğrenecektir. Frankl, toplama kampında yaptığı gözlemlerin sonucunda; hayattan artık hiçbir beklentisi olmayanların, herhangi bir amacı olanlardan önce öldüklerini gözlemler; bu kişilerin genç ya da yaşlı olmalarının durumu değiştirmediğini de ilave eder. Bir yaşam amacına ya da anlama sahip olmanın bireyin varlığını sürdürmesindeki önemini fark eden Frankl, bu konuyu kuramının ana teması olarak kabul eder. Böylelikle savaştan sonra, bireylerin yaşamlarında bir anlam bulmalarına yardım etmek için bir terapi yöntemi olan Logoterapi’yi geliştirir.

Daha fazla bilgi: www.leblebitozu.com