Yıllar önce bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ilk kez Atatürk’süz bir Türkiye’ye gözlerini açtı. 17 milyon bir günde yetim kaldı. Sokağa dökülen vatandaşlar, Ata’nın 29 Ekim törenine katılamamasından da sezmişti kötü haberin geleceğini. Yaklaşık bir yıldır sağlık durumunun kötüye gitmesinden biliyorlardı da, yine de bu acı haberden kaçabildikleri kadar kaçmaya çalıştılar. Ancak korkunun ecele faydası olmadı. Yanı başında duran genel sekreteri Hasan Rıza Soyak’a saati sordu. Kimse son sözleri olduğunu bilemedi. Dışarıdan gelen uyarılara tepki veremedi. 10 Kasım 1938, saat 09.05’te Türk’ün Ata’sının ölümü resmi olarak kayıtlara geçti. Yıllar önce bugün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin asil bayrağına sarılı tabutu Dolmabahçe Sarayı’nda 3 gün boyunca sevenlerinin ziyaretine açık bir şekilde katafalk üzerinde bekletildi. İnanması 3 günden uzun sürdü. 3 güne sığacak olandan çok daha fazla seveni vardı. Naaşı, ölümünden 11 gün sonra, Ankara Etnografya Müzesi’ne bir cenaze töreni ne kadar ihtişamlı olabilirse o kadar ihtişamlı olacak şekilde büyük bir törenle taşındı.

15 yıl sonra, 10 Kasım 1953’te naaşı geçici kabrinden alınarak, 12 şanlı askerin omzunda 136 asteğmenin çektiği bir top arabasıyla Anıtkabir’e getirildi. Yalnız Türk yurdu değil, bütün dünya ağladı. Dünyanın her yerinde gazetelere onun adıyla, ona övgülerle manşetler atıldı. Çünkü o bir kesimin ya da bir dönemin değil, geçmişimizin geleceğimizin, ülkemizin ve dünyanın kaderini değiştiren öncü bir liderdi.

Daha fazla bilgi: www.themagger.com