Hüseyin (r.a), 626 yılında Medîne’de doğdu. Resûlullah, ağabeyi Hasan’a yaptığı gibi o güne kadar Araplar tarafından pek bilinmeyen “Hüseyin” ismini kulağına bizzat ezan okuyarak koydular ve doğumunun yedinci gününde Akîka kurbanı kestirip Hz. Fâtıma’dan (r.a.) saçının ağırlığınca fakirlere gümüş dağıtmasını istediler.

Babası Hz. Ali, annesi Hz. Fâtıma’dır.

Rebâb bint-i İmriü’l-Kays ile evlenmiş ve Ali Ekber, Ali Zeynelâbidîn, Fâtıma, Sükeyne, Ebûbekir, Ömer, Abdullah, Muhammed, Cafer isimlerinde çocukları olmuştur. O, hicretin 4. senesinde, yâni kâinâtın en mesut günlerini yaşadığı Asr-ı Saâdet’te dünyaya gelmiş ve muhterem dedesinin göz bebeği olmuştu. Onu gören: “–Bu kadar güzelini de hiç görmemiştim!” derdi. Çünkü o, insanların Allâh Resûlü’ne en çok benzeyeni idi. Hz. Hüseyin (r.a), kendini ibadete vererek zühd ve takvâya dayalı bir hayat sürdü. İnsanlara iyilik ve yardım etmeyi çok sevdi. Müslümanlar arasında huzur ve sükûnu sağlamak, birlik ve beraberliği devam ettirmek için âzâmî gayret sarfetti. Fitne kıpırdanışlarına fırsat vermedi. Muhterem dedesi Peygamber Efendimiz’in mânevî mîrâsını koruyup yüceltmek için çalışırken hunharca şehît edildi. Ona revâ görülen zâlimâne hareketler Müslümanları çok üzdü. Hz. Hüseyin (r.a.) 680 yılında Kûfe yakınlarındaki Irak'ın şehri Kerbelâ’da şehît edildi. 57 yaşında şehît edilmiş olmasına rağmen gönüllerde hep genç olarak kalan ve gençlere örnek fazîletli davranışlarıyla hayalleri süsleyen bir şahsiyettir.

Daha fazla bilgi: www.islamveihsan.com