Kırmızı Başlıklı Kız’ın, büyükannesi kılığındaki Kurt’a “Büyükanne, senin kulakların neden bu kadar büyük?” sorusunu sorduğu gibi, yaşlı insanların kulaklarının gençlerinkine kıyasla daha büyük olduğunu fark ettiyseniz belki de aynı soruyu siz de kendi kendinize sormuşsunuzdur. Elbette ki yanıt, masaldaki gibi olmayacaktır. Bu soruya vereceğiniz en muhtemel cevap, tıpkı tırnaklarımızın uzaması ya da bir bebeğin büyümesi gibi yaşlandıkça kulaklarımızın “büyüdüğü” şeklinde olacaktır. Aslında, yaşlandıkça kulaklarımız ya da burunlarımız, yukarıda anlatıldığı gibi, büyümüyorlar. Sadece, birtakım nedenlerden ötürü, onların büyüdükleri şeklinde yanlış bir düşünceye kapılıyoruz! Nasıl mı?

Bedenimizde üç çeşit kıkırdak bulunur: Saydam, elastik ve fibrokartilaj. Kulaklarımızda bulunan kıkırdak türü elastik türden ve adından da anlaşılacağı gibi kolajen ve elastin adlı esnek dokulardan oluşuyor. Yaşımız ilerledikçe bu elastik yapılar esnekliklerini kaybederek yerçekiminin üzerimizdeki etkisi de eklenince zamanla sarkıyorlar.

Yani ortada, bir bebeğin büyümesi gibi bir büyüme değil, dokulardaki esneklik kaybından doğan ve yerçekiminin etkisiyle sarkan bir “uzama” var. Bu da, sanki kulakların ya da bu yapıdaki organların zamanla büyüdükleri şeklinde yanlış bir kanıya sebep oluyor. Ayrıca, yanaklar ve dudaklar gibi bölgelerin zamanla hacim kaybederek küçülmesi de onların yanında kulakların ve burnun daha büyük gözükmesine neden olan diğer bir etmen.

Daha fazla bilgi: evrimagaci.org