“Yavaş olan ve dürtülmesi gereken bir atı andıran devleti yerinden oynatmak için Tanrının, tebelleş ettiği benim gibi bir at sineğini kolay bulamazsınız. Ben Tanrının devletin başına tebelleş ettiği bir at sineğiyim; her gün her yerde dürtüyor, uyarıyor, azarlıyorum, ardınızı bırakamıyorum.Bu metafor bana her zaman felsefe, düşünce ve pratik hayat arasındaki ilişkiyi hatırlatır. Düşünce pratik hayata doğrudan müdahale edemez. Tek başına böyle bir gücü yoktur. Pratik hayatın, üzerinde koşturduğu toplumsal yapıya bağlı olarak kendi kuralları vardır. İnsan bu kuralları düşünce düzeyinde bilmese bile, ona uygun davranması gerektiğini bilir. Ya da bu kurallara uygun davranarak yaşamanın kendisi için daha kolay olduğunu keşfeder. Üstelik bu, toplumsal yapının bozuk kurallarını hatta çürüdüğünü gördüğünde de böyledir çoğu zaman. Yaşadığı toplumun kuralları, adaletsizliği, sevgisizliği, sömürüyü, kötülüğü işaret etse bile insan tek başına çaresizdir bu dev yapının işleyişi karşısında. Karşı çıkmak da öyle kolay bir şey değildir zaten.

Daha fazla bilgi: www.halukinanici.com