Öncelikle bir felsefe sistemi olan egzistansiyalizm ya da varoluşçuluk; ilk olarak Alman düşünür Martin Heidegger tarafından 1927 senesinde ortaya atılmış ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünür ve roman yazarı Jean Paul Sartre‘nin da edebiyata uygulaması ile bütün dünyada yaygınlaşmıştır.

İnsanın kendi değerlerini kendinin oluşturabileceğini; geleceğini yine kendisinin kurabileceğini savunan bir felsefe akımı olan Egzistansiyalizm temelde dört ana fikri savunmuştur. Varoluş şartlar ne olursa olsun tek ve bireyseldir. Varoluş, öncelikle varoluş problemini bünyesinde taşımaktadır. Bu nedenle varoluşçuluk, varlığın anlamının ne olduğunu araştırılmasını da içermektedir. Varoluş; bireyin içinden yalnızca birini seçebileceği imkânların toplamıdır.

Bireyin önündeki olanakların toplamı, diğer birey ve nesnelerle ilişkilerinden meydana geldiği için varoluş her zaman bir dünyada var olmadır. Dolayısıyla insan her daim, seçimini sınırlayan ve bir şarta bağlayan tarihsel bir durum içindedir.

Var olmak özden önce gelir görüşünü savunan ve bireye yol gösterecek varlığın, bireyin kendisi olduğunu vurgulayan egzistansiyalizm özellikleri şu şekilde listelenebilir:

Önceleri felsefi bir görüş olarak ortaya çıkmış ve daha sonra edebiyatta da uygulanmıştır.

Egzistansiyalizme göre; insana yol gösterecek tek varlık yine insanın kendisidir. Bu sebeple Bireyin geleceğini ancak kendisi belirleyebilir

Varoluş, her zaman tek ve bireyseldir.

Daha fazla bilgi: www.haberturk.com