Einstein bu zamanlarda, rölativite teorisi üzerine çalışıyordu. Işığın büküldüğünü düşünüyor ancak mevcut Öklid geometrisi kapsamında bunu ispatlayamıyordu. Mevcut bütün bilinenleri yerleri bir eden bir teori ortaya atmıştı. “Aynı elmanın yer çekiminden etkilendiği gibi ışık da yerçekiminden etkilenir. Buna göre ışık, güneş gibi çok büyük kütlelerin yanından geçerken, kütleye doğru bükülür, bize bükülerek erişir.” Bunun anlamı şuydu, yıldızlar aslında gördüğümüz yerde değildi. İddianın doğruluğunu test edebilmek adına güneş tutulması zamanını beklemeye karar verdiler. 29 Mayıs 1919’da 20. yüzyılda gerçekleşecek en uzun süreli güneş tutulması olacaktı.

Tam güneş tutulması esnasında çekilecek olan ve arka plandaki yıldızları gösterecek kaliteli bir fotoğraf, aynı bölge için daha önce çekilen veya daha sonra çekilecek fotoğrafla kıyaslandığında, Güneşe yakın bölgedeki yıldızların konumlarında belirlenebilecek sapmalar, bu önermenin ispatı olabilirdi. Einstein'a göre iki görüntü arasında 1,7 arksaniyelik fark olmalıydı. Sonucunda Eddington, Brezilya ve Afrika’dan alınan yıldız görüntülerini analiz ederek, fotoğraflarda belirlenen yıldız pozisyonlarının arasındaki farkları 1,61 ve 1,98 arksaniye olarak açıklamasıyla sonlandı.

Bir kişi oturduğu yerden, uzayda olup bitenleri inanılmaz netlik ile tahmin etmişti. Bu kişi herkesin bildiği gibi, Einstein’dı. Newton’un “uzay statiktir” düşüncesi geçerliliğini yitirmişti.

Daha fazla bilgi: www.matematiksel.org